Hoşgeldin:)

Paylaşmaya hoşgeldin, paylaşmak özgürlüktür fikirler paylaşıldıkça büyür...

20 Ocak 2010 Çarşamba

LASTİKÇİ TEYZE

Çok değil bundan birkaç ay önceydi beklide akşamın bir vakti hala izlenmeye değer bir şey var mı diye bakarken televizyon kanallarına TRT’nin bir programında Antalya çevresinden bahsediyordu. İnsan yaşadığı şehrin adını duyunca geçen konuya daha bir ilgili oluyor sanki. Neyi anlatıyor acaba bu program diye biraz dikkat kesilince gördüm tatlı teyzenin yüzünü.


Adının Vesile Kaya olduğunu söyledi röportajı yapan delikanlı. Yetmiş yaşındaymış tatlı teyzem otuz beş yıldır lastikçilik yapıyormuş oğluyla birlikte çalıştırdığı tamirci dükkânında. Otuz beş yıl önce oğlu askere gidince eşi dükkânında çalıştıracak eleman bulamayıp dükkânı kapatma kararı alınca destek olmak istemiş eşine. Lastik tamiratını da kısa sürede öğrenip yapabileceğini de anlayınca bırakmamış işini. Başlarda çevre esnaflardan da gelen müşterilerden de tepki almış ama zamanla herkes gösterdiği çabaya saygı göstermiş. Şimdi oğluyla birlikte yapıyor lastik tamiratını.

Programı yapan delikanlı soruyor ‘teyzecim zor olmuyor mu bu yaşında bu kadar ağır işin altına giriyorsun’ diye, teyzemin verdiği cevap şu oluyor ‘elim ayağım tutuyor yavrum şükür, Allah bana ömür verdiği, güç verdiği sürece yaparım ben bu işi.’ Teyzemin güzel elleriyle değiştirdiği lastikleri gösteriyor program bir süre. Sonra teyzenin oğluna soruyor delikanlı ‘annenizle böyle bir işi birlikte yapmak nasıl bir duygu’ diye, oğlu biraz duygulu biraz sitemkâr ‘aslında güzel; annemin elinin değdiği iş daha temiz, düzgün oluyor ama bir de sabahları o kadar erken kalkıp dükkânı açmasa daha iyi olacak. Bazen yemek bile yedirtmiyor, müşteri geldiğinde hemen işini yapıp gönderelim istiyor yemek bile yiyemiyoruz’ diyor. Teyzecim hemen haklı olduğunu göstermek için geçiyor savunmasına, tatlı diliyle şikâyet ediyor sanki oğlunu röportaj yapan delikanlıya. ‘Ama evladım sen söyle; müşteri geliyor arabası bozulmuş, lastiği patlamış ya da başka bir şey olmuş kalk bir bak diyorum; gelen doktor mu acil hastasına mı yetişecek avukat mı davasına mı gidecek kimin ne işi var bilinmez ki önce işini yap geleni gönder sonra yersin yemeğini yemek nasıl olsa burada, böyle deyince kızıyor sonra bana yemek bile yedirtmiyorsun anne diye.’

Programın tamamını izledim o gün, bitince de sorguladım kendimi; bende yetmiş yaşındaki bu teyze kadar yaşama tutunma sevgisi, elime aldığım bir işi bir an önce bitirme çabası, birilerine yararlı olma kaygısı var mı diye, gördüm ki ondaki çabanın onda biri yoktu bende.

Kanalı değiştirdiğimde magazin programı çıktı karşıma kim kiminle nerde görülmüş, kim nerde ne giyinmiş bangır bangır onu anons ediyordu. İçimden; böyle programlar bu kadar çok yayınlandığı, beynimize işlendiği sürece bizden hayatta Vesile teyze olmaz dedim, kapadım televizyonu.

Makale yazmam istendiğinde ilk aklıma gelen Vesile teyzemin çabası, iş aşkı oldu. İzlediğimde gördüklerimi hatırlayabilmem için araştırmaya başladığımda gördüm ki Vesile teyzeyi takdir eden bir ben değilmişim. Adına açılan sitelerden şimdiye kadar yapılan röportajlara kadar birçok haber var.

Bunca magazinsel baskıya rağmen yapılan güzel işlerin takdir edildiğini, değer verildiğini görmek bu ülkede güzel şeylerin olmaya devam ettiğini gösteriyor. Umarım hepimiz birer Vesile teyze oluruz.

Gülşen AKDAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder