Hoşgeldin:)

Paylaşmaya hoşgeldin, paylaşmak özgürlüktür fikirler paylaşıldıkça büyür...

27 Temmuz 2010 Salı

HAYAT İŞTE


Hayat İşte




Hayat benimle oynamayı çok seviyor.

Her an yeni bir oyunla kapımdaki davetsiz misafirim.

Bu sıralar oynadığımız oyun önce şaşırtmaca sonra köşe kapmaca. Sevdiklerimi uzağa, sarılamayacağım kadar uzağa koyup tüketilmiş bir yalnızlık bırakıp geçiyor köşesine.

Ne zaman öncelikli davranıp köşeyi ben kapacak olsam ezberlerimi değiştiriveriyor.

Unuttum dediklerimi, yakıp da küllerini denize savurduğum ne varsa tanıdık bir deniz kokusuyla ruhumun akşamüstüsünde bırakıyor yakınıma …

Bildiklerimi bilmediğimi öğrendiğim, ezberlerimin değiştiği, yaktım küllerini savurdum, unuttum dediklerimi kendimle çelişmeme neden olacak şekilde bana sunarken en büyük kozu, özlem!..

Her şeye tamam da bu özlem insanın içini acıtıyor, her günün her saniyesi bir kelime, bir hareket, bir şarkı bu özlemin büyümesine ve daha çok acıtmasına neden oluyor.

sözün bittiği yerde bir özlemin kalıyor bir de içimi günden güne sarıp yakan acısı…

Hayat işte, tamam unuttum demek kolaymış da unutmak birazcık zormuş… Seni andım bugün ağzım kulaklarımdaydı. Garip bir durum bu aslında. Çünkü içimi yakan, tanımadığım insanların bakışlarında seni bulurken, her olayda her cümlede seni aradığım özlemin iyi geliyor. Ne ki bu diyorum kendi kendime. Aynı şey aynı anda hem ölürcesine acıtıp hem de bir o kadar kanayan yerlerime iyi gelebilir ki.

Hiç kimsem misin bilmem ki nesin? Sen benim her şeyimsin ya da hiçbir şeyimsin sen benim!..

Şu an tam da hayat işte diyerek geçip gidebileceğim ancak küçücük bir an için ömür verebileceğim bir yerdeyim.

Ateş üstünde yürürken, ipin üstünde dengede kalma çabasındayım. Büyütüp özlemini içimi kanatıp, kanayan yerlerimi yine seninle saracağım.

hayat işte…

Mine Sema OK

1 Temmuz 2010 Perşembe

FARK YARATMAK


Okulun ilk gününde 5.nci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada oturduğuyerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı.


Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle

bir noktaya geldi ki, bayan Mediha onun kağıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kağıdın üstüne büyük '' F '' (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.

Bayan Mediha nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.

Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temizyapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli''

İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

''Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde ki

yaşamı mücadele içinde geçiyor.''

Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

''Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek.''

Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

''Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.''

Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı.

Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kağıtlara sarılmış hediyelerigetirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncayakadar bu böyle devam etti.

Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kağıdı ile beceriksizce sarılmıştı. Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında

açmaktan acı duydu. Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel

olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.

'' Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz.''

Çocuklar gittikten sonra, bayan Mediha en az bir saat ağladı. O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı.Bunun yerine, çocukları

eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıfta

ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.

Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu, ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.

Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.

Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile

mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tüm yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl

daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala

karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi ismi biraz daha uzundu.

Mektup söyle imzalanmisti,

Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)

Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.

Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan

Mediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.

Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu ?

Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesinin süründüğü parfümden sürdü.

Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöyle fısıldadı,

''Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim.

Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim''

Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi,

Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum''.

Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın.

Bayan Mediha